4. Hafta: Zihnin Dedikodu Zinciri

Zihnimiz dünyayı olduğu gibi algılamaz. Duyularımızdan gelen sinyalleri toplar, geçmişte yaşanmış deneyimlerimizle birleştirir, geleceğe dair tahminler ekler ve tüm bunları bir hikâyeye dönüştürür. Bu hikâye, iç dünyamızda anlık tecrübemizin kendisinden daha güçlü bir etkiye sahip olabilir. Çoğu zaman farkında olmadan, zihnimizin uydurduğu bu anlatılara körü körüne inanırız. Bu durumda yaşadığımız deneyim, gerçeğin kendisinden çok zihinsel bir kurguya yakındır.

Bir müzisyen için bu sürecin etkileri çok belirgindir. Prova sırasında bir arkadaşınızın size baktığını ve kaşlarını çattığını hayal edin. Zihniniz anında bu davranışı yorumlamaya başlar: “Yanlış çaldım”, “hata yaptığımı fark etti” ya da “performansımı beğenmedi” gibi düşünceler bir anda zihninize doluşmaya başlar. İzin verirseniz bu düşünceler sizi olumsuz etkileyebilir; gerginlik hissedebilirsiniz ve yaptığınız işten kaçınmaya yönelebilirsiniz. Oysa gerçekte arkadaşınız sadece notalara daha dikkatli bakıyor olabilir, belki de tamamen farklı bir şey düşünüyor olabilir, belki de gözlüğünü evde unutmuştur ve sizi yeterince iyi göremiyordur. Yorum ile gerçek arasındaki farkı çoğu zaman göremediğimiz için, zihnimizin ürettiği hikâyeye kapılırız. Sahne öncesinde de benzer durumlar yaşanır. Seyircilerden birinin saate bakması, zihninizde “sıkıldı” ya da “beni dinlemek istemiyor” yorumunu doğurabilir. Birkaç kişinin fısıldaşması ise “hakkımda konuşuyorlar” şeklinde algılanabilir. Oysa bu davranışların sizinle hiçbir ilgisi olmayabilir; seyirciler bambaşka bir konuyu tartışıyor olabilirler. Yine de zihninizin ürettiği yorumlar bedeninizde kaygıya ve konsantrasyon kaybına yol açabilir. Anlamanız gereken önemli nokta, böyle durumlarda performansınızı etkileyen şeyin seyircilerin davranışları olmadığıdır; Esasında sizi etkileyen şey kendi zihninizde kurduğunuz ve tamamen gerçekle bağdaşmayan senaryolardır.

Bu süreci bir söylentiye benzetmek mümkündür. Söylentiler nasıl kulaktan kulağa aktarılırken değişip çarpıtılıyorsa, zihnimizin yorumları da aynı şekilde gerçeklikten uzaklaşır. Küçük bir işaret, zihnimizde büyür ve kat kat yeni anlamlar kazanır. Sonunda başlangıçtaki haliyle ilgisi kalmayan, karmaşık bir senaryoya dönüşür. Biz bu senaryoya kapıldıkça endişelerimiz artar, özgüvenimiz sarsılır ve kendimizi başarısız hissetmeye başlarız. Zihnin bu yorumlama mekanizması o kadar hızlıdır ki genellikle farkına varamayız. Bir sahneyi zihnimizde kurarız, ardından yeni bilgiler gelir ve sahne bambaşka bir şeye dönüşür. Bu değişimler bazen komik olabilir, bazen de içimizde huzursuzluk yaratır. Müzisyenler için kritik olan, bu yorumların gerçeğin kendisi olmadığını, sadece zihinsel bir üretim olduğunu görebilmektir.

Mindfulness, bu olguyla başa çıkmamız için bize bir kapı aralar. Düşünceler, her zaman gerçeğin sadık bir yansıması değildir ve anlık yorumlardan ibarettir. Düşüncelerimizin doğasını idrak ettiğimizde, onlara otomatik olarak inanmak zorunda olmadığımızı da anlarız. Bu farkındalık müzisyenler için büyük bir özgürlük sağlar. Çünkü zihnin ürettiği hikâyelerden bir adım geri çekildiğimizde, müziğin kendisiyle çok daha doğrudan ve saf bir ilişki kurabiliriz.

Sonuç olarak, zihnin yorumlarını tanımak ve onların gelip geçici doğasını görmek müzisyenler için hayati bir beceridir. Bu beceri, eğitim ve müziksel hayattaki kaygıyı azaltır, özgüveni güçlendirir ve müzikle olan bağımızı daha derin ve özgür bir hale getirir. Gerçekle zihnin ürettiği hikâyeyi ayırt edebildiğimiz ölçüde hem müziğimiz hem de sahnedeki varlığımız daha güçlü ve otantik bir hal alır.

Alışkanlık kırıcı 4 (Opsiyonel):

Bir yakınını ya da arkadaşını alın ve birlikte sinemaya gidin. Bu kez filmi önceden seçmeyin; önceden belirlediğiniz bir vakitte orada olun ve hangi filmi izleyeceğinize o an karar verin. Çoğumuz yalnızca ilgimizi çeken belirli bir film olduğunda bilet alırız, ancak anlık bir seçim yapmak bambaşka bir deneyim sunar. Belki de normalde hiç izlemeyi düşünmeyeceğin bir filmi seyreder ve iyi vakit geçirirsin. Böyle bir adım bile farkındalığını artırır ve seçimlerini genişletir. Gitmeden önce zihninizde belirecek “Zamanım yok” ya da “Beğenilecek bir film çıkmaz” gibi düşünceleri fark edin. Bunlar “Uygulama Engelleyici Düşünceler” olarak adlandırılır ve yaşamı zenginleştirecek girişimleri baltalayabilir. Ama salona girdiğinde tüm bu düşünceleri geride bırakın ve kendini tamamen filme verin.

4. Haftanın Meditasyon Etkinlikleri

I – Sesler ve Düşünceler Meditasyonu:

Nefes ve bedene yerleşme

Rahat ama dik durabilecek bir oturma pozisyonu bulun; sırtınız düz olsun ama gergin değil.

  1. Omuzlarınızı gevşetin, baş ve boynunuzu dengede tutun, çenenizi hafifçe göğsünüze doğru çekin.
  2. Birkaç dakika boyunca dikkatinizi bedeninizdeki nefesin hareketine yönlendirin, kendinizi yerleşmiş hissedene kadar. Ardından dikkatinizi genişleterek tüm bedeni kapsayın; sanki tüm beden nefes alıp veriyor gibi. Böylece bedeninizin içsel manzarasındaki tüm hislerin farkına varın.
  3. Nefes ve bedeni farkındalıkla izlemeye birkaç dakika ayırın. Unutmayın: Bundan sonraki uygulamada zihniniz fazla dağılır veya bunalmış hissederseniz, nefesinize ve bedeninize dönerek kendinizi sabitleyebilirsiniz.

Sesler

  1. Hazır olduğunuzda, dikkatinizi bedensel duyumlardan işitmeye kaydırın – seslere açılın.
  2. Sesleri aramanıza ya da belirli bir sese kulak vermenize gerek yok. Bunun yerine, olabildiğince açık kalın; seslerin tüm yönlerden gelişine duyarlı olun – yakın sesler, uzak sesler, önden, arkadan, yanlardan, yukarıdan ya da aşağıdan gelen sesler. Böylece kendinizi tüm ses mekânına, “ses manzarasına” açıyorsunuz. Belki fark edersiniz: Belirgin sesler daha ince olanları kolayca bastırabilir. Sesler arasındaki boşlukları – görece sessiz anları – fark edin.
  3. Seslerin yalnızca ses olarak, ham duyumlar olarak farkında olmaya çalışın. Hepimizin sesleri anında etiketleme eğilimi vardır (araba, tren, ses, klima, radyo). Bu etiketlemeyi fark edip yeniden seslerin ham duyumlarına – seslerin içinde gizli seslere – odaklanmaya çalışın.
  4. Sesler hakkında düşündüğünüzü fark edebilirsiniz. Bunun yerine doğrudan işitsel özelliklerine dönmeye çalışın (perde, tını, yüksekliğe ve süreye dair kalıplar), anlamlarına, sonuçlarına ya da hikâyelerine değil.
  5. Dikkatinizin artık seslerde olmadığını fark ettiğinizde, zihninizin nereye kaydığını nazikçe kabul edin ve ardından dikkatinizi yeniden, o anda ortaya çıkıp kaybolan seslere yönlendirin.
  6. Seslere yaklaşık dört beş dakika odaklandıktan sonra, seslerin farkındalığını bırakın.

 

Düşünceler

  1. Şimdi dikkatinizi düşüncelere kaydırın – onları zihinde gerçekleşen olaylar olarak görün.
  2. Tıpkı sesleri izlerken yaptığınız gibi, düşüncelerin de ortaya çıkışını, zihin alanında kalışını (gökyüzünde ilerleyen bulutlar gibi) ve sonunda dağılışını fark edin.
  3. Düşüncelerin gelmesini ya da gitmesini sağlamaya çalışmanıza gerek yok. Seslerle olduğu gibi, bırakın kendiliğinden gelsinler ve gitsinler.
  4. Gökyüzündeki bulutların bazen karanlık ve fırtınalı, bazen hafif ve pamuksu olması gibi, düşünceler de farklı şekillere bürünür. Bazen tüm gökyüzünü kaplarlar, bazen de tamamen çekilip gökyüzünü bulutsuz bırakırlar.
  5. Alternatif olarak, düşüncelere zihninizde sanki sinema perdesine yansıtılmış gibiler gibi bakabilirsiniz. Siz sadece oturur, bir düşünce ya da imgenin belirivermesini beklersiniz. Belirdiğinde, o ekrandayken ona dikkat edin, sonra da kaybolmasına izin verin. Kendinizi bazen o dramın içinde, ekrandaki sahnede bulabilirsiniz. Bunu fark ettiğinizde, fark etmiş olduğunuz için kendinizi kutlayın, sonra yeniden koltuğunuza dönün ve bir sonraki düşünce dizisinin belirmesini bekleyin – ki mutlaka belirecektir.
  6. Bazı düşünceler yoğun duygular da getirebilir, hoş ya da nahoş. Elinizden geldiğince bu duygusal yükü ve yoğunluğu fark edin, düşünceleri oldukları gibi bırakın.
  7. Eğer zihninizin dağınık ve odaklanmamış olduğunu ya da sürekli düşünce hikâyelerinin içine çekildiğinizi fark ederseniz, nefesinize ve oturan bedeninizin farkındalığına geri dönmeyi deneyin. Bu odak sayesinde farkındalığınızı yeniden şimdiki ana sabitleyin.

(Sesli Meditasyon kaydı linki ekle – burdaki skriptle aynı olduğuna emin ol – kitabın türkçesini bulunca evde – ÇOK ÖNEMLİ – Place holder olarak düşünülebilir)

II – 3 dakikalık nefes alanı meditasyonu:

Üç Dakikalık Nefes Alanı meditasyonunu geçtiğimiz hafta uygulamayı öğrenmiştik. Bu meditasyonu artık, dilediğiniz zaman, özellikle de baskı altında hissettiğinizde veya zihninizi toparlamaya ihtiyaç duyduğunuzda da uygulayabilirsiniz. Zamanla bu pratiği, ihtiyaç duyduğunuz her an kendiliğinden ve kolayca başlatabildiğinizi fark edeceksiniz. İstediğiniz kadar sık yapabilirsiniz; bunda hiçbir sakınca yok. Eğer zihninizde huzursuzluk verici ya da ben merkezli eleştirel düşünceler belirmeye başlarsa, kısa bir Nefes Alanı molası vererek bakış açınızı yeniden kazanabilirsiniz.