5. Hafta: Zorlukların Karşısında Durmak
Müzik eğitimi, dışarıdan bakanlar için yalnızca teknik becerilerin geliştirilmesinden ibaret sanılabilmektedir; oysa dışardakilerin bilmediği ancak ciddi biçimde müzikle uğraşan insanların çoğunun hayatında var olan bir alan daha bulunur: hastalıklar, sakatlanmalar, tükenmişlik ve duygusal zorlanmalarla baş etmek. Her müzisyen hayatında bu durumlarla karşılaşabilir ve böyle durumları yaşamada utanılacak bir şey yoktur. Ancak bedenimizin ve psikolojimizin kırılganlığı karşılaştığımızda bazılarımızın tepkisi ve isteği dayanmaya, devam etmeye ve hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya yöneliktir. Fakat bu refleks bedensel ve zihinsel olarak bizi iyileşmeye yönlendirmez. İsteklerimizin aksine bazı durumlarda yaşadığımız sorunları daha da ilerletmeye yöneltebilmektedir. Mindfulness, zorluklarla karşılaştığımız zamanlarda gerçeği inkâr etmek yerine ona yumuşak ama net bir bakışla dönebilmeyi; yani sorunlarımızın farkına vararak onlarla ilişki kurabilmeyi önerir.
Kırılganlıkla karşılaşmanın müzikal bağlamdaki ilk adımı, “şu an gerçekten neler oluyor?” sorusunu dürüstçe sorabilmektir. Parmak, bilek, omuz ağrıları, nefes ritmindeki durağanlaşma; konsantrasyonun dağılması, uyku düzeninde bozulmalar; bedenimizin bize yolladığı bu mesajlar çoğu zaman “daha çok çalışmalıyım” ile bastırılır. Mindfulness, bu sinyalleri düşman değil, haberciler olarak görmeyi öğretir. Bazen gerçekten de daha çok çalışmak sizin lehinize olabilir ancak kendinizi tanıdıkça ve mindfulness becerinizi geliştirdikçe bedeninizin tepkilerini ve gerçekte ne anlatmak istediğini idrak eder, müzik eğitiminizle ihtiyaçlarınız arasında bir “müzakere” başlatabilirsiniz: Çalışma esnasında tempoyu düşürmek, odaklandığınız pasajı parçalara bölerek öğren, çalışma düzeninizi uzun ve aralıksız bir süredense günlük iki nispeten daha kısa bloğa ayırmak, gerekirse tıbbi ve pedagojik destek almak gibi seçenekler sizin için görünür hâle gelir.
Burada kabullenme kritik bir yer tutar. Mindfulness’taki kabullenme, “boyun eğmek” ya da “pes etmek” değildir; deneyimi olduğu gibi görmeyi ve bundan doğan açıklıkla en uygun yanıtı verebilmeyi anlatır. Bu kabullenme pasif bir vazgeçiş değildir – kimse sizden hedeflerinizden vazgeçmenizi istemez; mindfulness’ın talep ettiği kabullenme aksine olanları bilinçle fark edip ani tepkilerden ziyade bir adım geriye atma ve yaşadığınız zorluğun farkına varma ve bu zorlukla baş etmek için bilinçli kararlar almaya dayanmaktadır; bu farkındalık kimi zaman isabetli eylemlere kimi zaman ise eylemsizliğe izin verir. Müzisyen için bu, örneğin ağrıyı yok sayıp zorlamak yerine bir hafta programını yeniden planlamak; dinlenmeyi repertuvara ihanet değil, müziğe sadakat olarak yorumlamaktır.
Kırılganlığa eşlik eden duygular; korku, üzüntü ve utanç doğaldır. Zor olan onları bastırmadan birlikte var olmaya izin verebilmektir. Mindfulness literatürü, zorluğa dönük bu yaklaşımı iki küçük adımla tarif eder: (1) İtme dürtüsünü fark etmek (kaçma, bastırma, aşırı çözümleme) ve (2) deneyimi kapıda misafir gibi karşılamak. Bu tavır, müzik öğrencisinin hata yapma korkusunu da dönüştürür: hata, kimliğe saldırı değil, ileride daha iyi çalabilmek içim kabullenilmesi gereken bir geri bildirim hâline gelir.
Pratikte bu yaklaşım nasıl görünür? Diyelim ki bileğinizde hassasiyet başladı. Birkaç dakika öğrendiğiniz beden farkındalığı tekniğine başvurun ve hassas bölgedeki duyumları “yanma, çekilme, nabızla artma/azalma” gibi çıplak etiketlerle gözlemleyin. Zihin “sınavda başarısız olacağım” gibi uydurma hikâyeye atladığında, nazikçe tekrar bedeninizdeki hislere dönün. Ardından müzik çalışma düzeniniz üzerinizde bir inceleme yapın: tekniği mikro yavaşlatma, küçük tekrarlar, dinlenme oranı, alternatif parmak/tutuş gibi alanlara karşı yaklaşımınızı düşünün. Son olarak çalışma rutininizi kırılganlığı gözeterek sadeleştirin. Bu döngü- fark etme, yer açma, akıllı döngü- kırılganlığın sizi yönetmesini değil, sizin kırılganlıkla çalışmanızı sağlar.
Son bir nokta: Yardım istemek, profesyonelliğe gölge düşürmez; tam tersine, sürdürülebilirliğin bir şartıdır. Müzisyen için danışmanla, eğitmenle, fizyoterapistle, hatta bölüm arkadaşlarıyla şeffaf iletişim kurmak; sınırlar koymak ve programı uyarlamak, sorunlara karşı güç devşirmenin en somut yollarındandır. Mindfulness’ın daveti basit ama derindir: Kaçmadan, kemikleştirip dramatize etmeden, açık kalmak.
Neden Zorluklardan Kaçmamalıyız:
Müzik öğrencilerini zorluklarla baş ederken sıklıkla başvurdukları başka bir yol da kaçınmadır. Kaçınma çoğu zaman görünmezdir; çünkü kısa vadede bu yöntem gerçekten rahatlama sağlar. Zor bir pasajı prova etmek yerine parçadaki daha kolay bölümlere yönelmek veya daha beteri kötü hisleri bastırmak için saatlerce sosyal medyada gezinmek. Ancak bu stratejiler sorunu çözmez; tam tersine, ertelenen her an zorluğun daha büyük bir gölge gibi büyümesine neden olur.
Mindfulness yaklaşımı bu noktada bize nazik ama dönüştürücü bir davet sunar: Zorluktan kaçmak yerine, onunla küçük adımlarla temas kurmak. Bir pasajı çalışırken yükselen gerginliği fark etmek, kaygının bedende yarattığı hisleri gözlemlemek ve ardından bilinçli olarak pasajı parçalara bölmek hem kaygıyı hem de kaçınma eğilimini yumuşatır. Bu tavır, hataları ya da eksikleri bir tehdit değil, öğrenmenin doğal bir parçası olarak görmemize yardımcı olur. Böylece zorluklardan uzaklaşmak yerine, onlarla birlikte yol katetmeyi öğreniriz.
Alışkanlık Kırıcı 5 (Opsiyonel)
Günlük yaşamda genellikle ertelediğiniz, sizi hafifçe geren küçük bir işi fark edin. Bu kez ondan kaçmak yerine bilinçli bir şekilde yapmayı seçin. Böylece kaçınma eğiliminizi gözlemleyebilir ve zorlayıcı hislerle nazikçe temas kurmayı deneyimleyebilirsiniz.
5. Haftanın Meditasyon Etkinlikleri
Zorlukları Keşfetme meditasyonu (Bu etkinlik opsyoneldir. Bu meditasyonu uygulamamamayı seçerseniz lütfen yerine isterseniz geçen haftalardan sevdiğiniz bir meditasyonu yapın)
Birkaç dakika oturup nefes alıp vermenin yarattığı duyumsamalara yoğunlaşın ve farkındalığınızı bedeni bir bütün olarak içine alacak şekilde genişletin (146. sayfadaki Nefes ve Beden meditasyonuna bakın). Sonra, odak noktanızı seslere ve düşüncelere yöneltin (bkz. 166. sayfa).
Otururken dikkatinizin nefesten (ya da odaklandığınız bir başka yerden) uzaklaştığını ve acı veren düşüncelere, duygulara ya da hislere doğru gittiğini fark ederseniz, şu ana dek uyguladığınızdan daha farklı bir yönteme geçebilirsiniz.
İlk adım, düşüncenin ya da hissin deyim yerindeyse ‘zihnin çalışma masasında’ kalmasına izin vermektir.
İkincisi, dikkatinizi bedeninize yöneltin ki düşünce ya da duygunun yanı sıra ortaya çıkan bedensel duyumların da farkına varabilesiniz.
Üçüncü olarak, dikkat odağını kasıtlı olarak duyumsamaların bedende en güçlü olduğu bölgeye çevirin. Nefes bunu yapabilmeniz için faydalı bir araç olabilir. Tıpkı Beden Tarama meditasyonunda yaptığınız gibi, nefesinizi içinize alırken, sevecen ve dostane farkındalığınızı nefesinizin bedeni o kısmına “üfleyerek” götürün ve nefesinizi dışarı verirken, nefesin bedenin o kısmından ‘çıkmasını’ sağlayın.
Dikkatiniz bedensel duyumlara yaklaştığında ve duyumlar farkındalığınızın ön planına geldiğinde, bu duyumlar bedeninizde ortaya çıkıp yok olurken kendinize bunları değiştirmeye çalışmadığınızı sadece dostane bir merakla inceleyeceğinizi hatırlatın. İçinizden şöyle demeniz faydalı olabilir: Bunu hissetmemde bir sorun yok. Bu, her neyse, kendime buna karşı açık olma izni veriyorum. Sonra, farkındalığınızı bu bedensel duyumlardan kalıp kalamayacaklarını onlarla aranızdaki ilişkiyi görmeye çevirebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa onlara tutunma dikkatinizi yoruyor, onlarla birlikte nefes alıyor, onları kabul ediyor ve oldukları gibi kalmalarına izin mi veriyorsunuz? İçinizden sürekli olarak, “Sorun yok. Bu hisler her neyse, bunlara açık olmakta bir sorun yok,” demek faydalı olabilir. Bu arada, dışarı verdiğiniz her nefesi kendinizi bu duyumsamalara karşı yumuşatmak ve açmak için kullanın.
Bu meditasyon sırasında hiçbir zorlukla ya da endişeyle karşılaşmazsanız ve bu yeni yaklaşımı daha derinlemesine keşfetmek isterseniz, hazır olduğunuzda hayatınızda şu anda var olan bir zorluğu bilinçli olarak zihninize getirmeyi deneyin. Kısa bir süreliğine, birlikte kalmanızda bir sakınca görmediğiniz bir sorun seçin. Bunun çok önemli ya da kritik bir sorun olması gerekmez; tatsız olduğunu fark etmiş olduğunuz, çözümlenmemiş bir konu olabilir. Bir yanlış anlaşılma ya da bir tartışma, kendinizi biraz kızgın, pişman ya da suçlu hissettiğiniz bir durum veya gerçekleşeceğinden endişe ettiğiniz bir konu olabilir. Aklınıza hiçbir şey gelmiyorsa, belki de yakın ya da uzak geçmişte meydana gelmiş ve sizin için huzursuzluk yaratmış olan bir olayı seçebilirsiniz.
Şimdi, bu sıkıntılı düşünce ya da durumu zihninizin getirdikten sonra, bunun zihnin çalışma masasında kalmasına izin verin ve dikkatinizi bedeninize yönelterek bu zorluğun yarattığı bedensel duyumlara odaklanın.
Bedeninizde ortaya çıkan duyumsamalar her neyse, bunları fark edip edemeyeceğinize, onlara yaklaşıp yaklaşamayacağınıza ve yakınlaşıp yakınlaşamayacağınıza bakın. Bu bedensel duyumsamalara farkındalıkla yaklaşın, dikkat odağınızı kasıtlı olarak bu duyumsamaların bedeninizde en güçlü olduğu bölgeye çevirin ve nefesinizi içinize çektikçe bu bölgeye, bu bölgeden nefesinizi üfleyin. Nefesinizi verirken, nefesin bu bölgeden çıkmasını sağlayın ve bu duyumsamaları incelerken, farkındalığınızın içine aldığınızda yoğunluklarının her an nasıl değiştiğini gözlemleyin.