8. Hafta: Final... Veya Yeni Bir Başlangıç?
Bir zamanlar bir kral, sarayını değiştirmeye karar verir. Ancak hazinelerinin düşmanların eline geçmesinden korkar. Bu yüzden en güvendiği kişiyi, yaşlı generalini çağırır. Kral, ondan gizli yeraltı geçitlerini kullanarak tüm hazineleri yirmi dört saat içinde tek başına yeni saraya taşımasını ister. Bunun karşılığında general özgürlüğünü kazanacak, büyük bir servet ve toprak alacak, ailesi nesiller boyunca güvende yaşayacaktır.
General artık genç değildir, ama tüm gücüyle çalışmaya koyulur. Ağır sandıkları tek tek taşır, geçitlerde ilerler, yorgunlukla mücadele eder. Zaman daralır, fakat vazgeçmez. Son dakikalar içinde görevini tamamlar. Kral sözünde durur; general hem hazinelerden payını hem de geniş arazileri alır.
General evine döndüğünde ilk iş olarak bir banyo yapar. Suyun sıcaklığıyla birlikte, arkasında bıraktığı uzun hizmet yıllarını ve bu son görevi düşünür. İçini büyük bir huzur kaplar: Artık görevini tamamlamıştır. Büyük yükler omuzlarından kalkmıştır. O an hissettiği şey, yalnızca yorgunluk değil, derin bir tamamlanmışlık duygusudur. Hikâye burada biter.
Bu hikâye aslında hayatın hızında çoğu zaman unuttuğumuz bir şeyi hatırlatır: Bir işi bitirmenin verdiği huzuru fark etmek. Günlük koşuşturmada bir görevi tamamlar tamamlamaz diğerine geçeriz. Böylece “tamamladım” duygusu kaybolur. Dahası, günün sonunda “hiçbir şey başaramadım” bile diyebiliriz, aslında pek çok şey yapmış olsak da. Oysa küçük bir an için bile olsa bitirdiğimiz bir işi fark etmek, bize denge ve dinginlik kazandırır. Generalin banyoda hissettiği huzur, hepimizin hayatında erişebileceği bir farkındalık anıdır.
Müzisyenler için “tamamlanmışlık” duygusu hayati bir deneyimdir. Ancak çoğu zaman gözden kaçar. Bir konser biter bitmez yeni repertuvar başlar, bir sınavın ardından hemen diğer program hazırlanır. Günlük çalışma sırasında bile bir etüdün bitmesi, çoğu zaman hemen yeni bir parçaya geçişle gölgelenir. Böylece müzisyen, daima bir şeyleri yetiştirmesi gereken, hiçbir zaman “tamamlamamış” gibi hisseden bir zihinsel döngüye hapsolur.
Tamamlanmışlık:
Mindfulness bu noktada basit ama güçlü bir davet sunar: Küçük bitirişleri fark etmek. Örneğin bir gam çalışmasını tamamladıktan sonra birkaç saniye durup derin bir nefes almak. Ya da bir parçanın son notasını çaldığında, sesin odada yankılanmasına izin vererek “işte, bitirdim” demek. Bu küçük duraklamalar zihne yalnızca tatmin değil, aynı zamanda güven de kazandırır.
Bir müzik öğrencisi için günün sonunda kısa bir deftere “bugün şunları yaptım” diye not düşmek bile bir tamamlanmışlık pratiği olabilir. Bu, yalnızca başarıları kaydetmek için değil, zihni sürekli “yetişememe” kaygısından çıkarmak için önemlidir. Çünkü zihnin en yorucu tarafı, bitmeyen bir yapılacaklar listesiyle uğraşmaktır. Oysa farkındalıkla görülen küçük tamamlanışlar, zihni şimdiki ana bağlar.
Konserler ya da sınavlar gibi büyük hedeflerde de aynı prensip geçerlidir. Çoğu müzisyen sahneye çıktığında performansın ortasında geleceği düşünmeye başlar: “Az sonra zor pasaj geliyor”, “umarım final notasını kaçırmam.” Fakat sahnenin sonunda eğilip seyirciden alkışı aldığında, birkaç saniye durup bu anı hissetmek, generalin banyoda yaşadığı tamamlanmışlığın sahnedeki karşılığıdır. Bu duygu, yalnızca yorgunluğu değil, aynı zamanda büyük bir emeğin meyvesini de içerir.
Kısacası müzisyen için tamamlanmışlık, yalnızca bir parçayı bitirmek değil; o parçanın ardından gelen dinginliği fark etmek, küçük molalarda emeğin değerini görmek ve zihne “işini yaptın” diyebilme cesaretidir. Bu basit farkındalık, müzik yolculuğunu yalnızca daha huzurlu değil, aynı zamanda daha anlamlı kılar.
Günlük Yaşamda Mindfulness:
Keşişin Hikayesi:
Bir zamanlar uzak bir ülkede bir keşiş yaşarmış. Bu keşiş uzun yıllarını bir dağın zirvesindeki bir mağarada inziva halinde geçirmiş, her gün saatlerce meditasyon yapmıştı; sessizliği dinlemiş, zihnini gözlemlemişti. Zamanla büyük bir huzur duygusu geliştirmiş olduğuna inanarak, kendi kendine, “Artık aydınlandım. İnsanların arasına dönsem de bu dinginliği koruyabilirim,” diye düşünmüştü.
Fakat kısa bir süre sonra bir adam ona çarpmış ve kaba bir söz söylemişti. O an keşişin içinde öfke yükselmişti. Kalbi hızlanmış, zihni karışmıştı. Yıllardır meditasyonla geliştirdiği dinginlik, tek bir sözle kaybolmuştu. Keşiş o sırada önemli bir gerçeği anlamıştı: Dağda, sessiz bir ortamda huzuru korumak kolaydı. Asıl sınav, insanların arasında ve hayatın karmaşası içinde dingin kalabilmekti. Bunun üzerine geri dönüp dağa çıkmıştı. Çünkü yolculuğu henüz tamamlanmamıştı.
Farkındalık Temelli Hayat:
Keşişin hatası hem kendisini hayattan soyutlaması hem de bu yolla insanlar içerisinde yüzde yüz farkındalıklı ve huzurlu bir hayat geçirebileceğini sanmasıydı. Elbette bu mümkün değildir. Mindfulness bizden hayatı reddetmemizi istemez, aksine hayatı bize öğretti ilkelerle; anın farkındalığında hareket ederek, yargılamadan gözlemleyerek ve yaptıklarımızda kasıtlı bir biçimde yaşamamızı/ toplumda var olmamızı öğütler. Mindfulness her ne kadar çoğu zaman meditasyon minderinde oturup yapılan özel bir pratik gibi algılansa da gerçek gücü, günlük hayatın en sıradan anlarına taşındığında ortaya çıkar. Gerçek şudur ki sadece meditasyon yaparken ortaya çıkan ancak hayatın geri kalanına sirayet edemeyen bir farkındalığın pek az insana faydası vardır.
Çünkü hayatın büyük kısmı aslında küçük ayrıntılardan oluşur: yemek yemek, yürümek, sohbet etmek, prova salonuna girmek ya da enstrümanı kutusuna yerleştirmek. Bu anlarda zihnimiz çoğu zaman başka yerde olur: gelecek sınavı, kaçırılan bir notayı, yaklaşan konseri başkalarının bizim hakkındaki düşüncelerini düşünür. Böylece yaşanan an gözden kaçar. Yediğimiz yemekler, arkadaşlarımızla ettiğimiz sohbetler, müziğimizi icra ederken hissettiklerimiz ikinci plana atılırken sürekli sıradaki hedefi kovalarız.
Günlük yaşamda mindfulness, işte bu sıradan anları farkındalığa açmak demektir. Müzisyen için bu, prova yaparken yalnızca doğru notaları çalmaya odaklanmak değil, aynı zamanda parmakların tellerdeki dokusunu, nefesin göğüsteki genişlemesini ya da yay hareketlerinin ritmini hissetmektir. Kısa bir yürüyüş sırasında ayak seslerini ritmik bir desen gibi duymak, yemek yerken tatları gerçekten fark etmek ya da duş alırken suyun ten üzerindeki sıcaklığını hissetmek… Tüm bunlar, zihni geçmiş ve gelecek kaygısından çıkarıp şimdiki ana kökler.Bu yaklaşım yalnızca dinginlik getirmez; aynı zamanda yaratıcılığı da besler. Bir müzisyen, günün sıradan anlarını farkındalıkla yaşadığında, müziğe geri döndüğünde daha canlı, daha taze bir zihinle yaklaşır. Ayrıca küçük farkındalık anları, müziksel hayatınıza da dokunabilir. Örneğin konser öncesi kuliste bir dakikalığına gözleri kapatıp nefesin farkına varmak, tüm performansın kalitesini değiştirebilir veya bir öğretmeninize veya orkestra arkadaşınızla farkındalık temelli bir iletişim kurmak hem sizin açınızdan bu etkinlikleri daha keyifli hale getirebilir hem de içerisinde bulunduğunuz ortamın da daha sağlıklı olmasını sağlayabilir. Kısacası günlük yaşamda mindfulness, müzisyene yalnızca sahnede değil, yaşamın her alanında destek olur. Çünkü yaşamın kendisi –tıpkı müzik gibi– anlardan oluşur. Bu anlara dikkatle kulak verdiğimizde, hayat hem daha zengin hem de daha anlamlı bir melodiye dönüşür.
8. Haftanın Meditasyon Etkinlikleri
1- Geçen hafta hayatınızın içerisinde uyguladığınız 3dklık nefes farkındalığı alanı etkinliğine devam edin.
2- Bu hafta eğitimimizin son haftasıydı, ancak 8’inci hafta aslında hayatınızın geri kalanını kapsamaktadır. Bundan itibaren artık kendinize uygun meditasyon uygulamalarını ve hayatınızdaki durumlar karşısında kullanacağınız uygulamalar ve teknikleri kendiniz seçip uygulayabilecek eğitime ve alışkanlıklara sahipsiniz. Bu hafta ve hayatınızın geleninde mindfulness’ı kendinize en faydalı olacak şekilde yaşantınıza entegre etmeye çalışın, mümkünse hafta boyunca mindfulness’ı nasıl kullandığınızı kısaca anlattığınız notlar tutun. Bu süreçte hem kendinizi daha iyi tanıyacaksınız hem de mindfulness ile olan ilişkinizi daha iyi anlayacaksınız.
Teşekkürler:
Sekiz haftalık eğitim programının sonuna geldiniz. Unutmayın ki bu bir yolculuğun sonu değil, başlangıcıdır. Bizimle bu yolu yürüdüğünüz için teşekkür ederiz.